hayat ve müzik

Kendi kendime hayat ve müzik üzerine konuşuyorum. Allah sonumu hayretsin.

Çarşamba, Haziran 14, 2006

Yağmurda sızım sızım sızlar İstanbul

Bu sabah (dün sabah) belli bir rutini yaşama peşinde çıktım evden saat 8:00 gibi E-5 kenarına. Yağmur eşliğinde önümden geçen toplu taşıma araçlarının hepsi her günkü gibi tıka basa doluydu. Üsküdar’a gitmek zor, Üsküdar’a bir belediye otobüsüne binerek gitmek daha da zordu. Yağmur değildi bunu zor yapan “böyle gelmiş böyle gider” bir sistemdi bunu zorlaştıran. Başta bu kente olmak üzere bu ülkeye eziyet eden, her daim sızım sızım sızlayan onca yanlış kaynamış kemikten sadece biriydi toplu taşıma. Yağmur yağınca romatizması azar İstanbul’un tıpkı huysuz bir savaş gazisi gibi. Onca badireler, savaşlar atlatan bu medeniyet çeşnisi şehir, bir tek kendisiyle başa çıkamamıştı. Yarım saat boyunca bir belediye otobüsüne binmek için anlatmanın bile içimden gelmediği çetin bir eleme yaşadım sabah sabah. Neyse ki her yeri tüp geçit inşaatı nedeniyle kazılmış olan Üsküdar’a geldiğimde sessizlik karşıladı beni. Yalancı yaz yağmuru herkesi o kadar seri yapmıştı ki, kimsenin kimseyle konuşacak ya da tartışacak vakti yoktu. Herkes ıslanmadan kendini vapura atma telaşındaydı. Aynı yağmur kışın yağsa kesinlikle böyle olmazdı. Ortada sadece seri atılan adımların ritmik sesi ve birbirine sürten balıkçı teknelerinin kenarlarına bağlanmış eski kamyon tekerlerinin rasgele gıcırtısı vardı. Kısaca Üsküdar her zamankinden sessiz her zamankinden huzurlu eşlik etti bana Üsküdar-Beşiktaş motorlarına varana dek.

Ps: İşe gelince ofis hengamesinin içinde ilk işim Levent Yüksel - İstanbul dinlemek oldu. Sonra Bad Company'den Seal'a oradan Winger'a geçişlerle beraber günü bitirdim.

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home