hayat ve müzik

Kendi kendime hayat ve müzik üzerine konuşuyorum. Allah sonumu hayretsin.

Pazartesi, Mayıs 22, 2006

Road Trippin’

2 hafta önce -Hafta sonu- Ankara’ya hem Amcamı hem de Dayı’mı ziyaret etmeye gittim. Çocuk iken amcamla babamın arasında bir şeyler vardı sanırım fazla görüşme imkanım olmadı amcam ve ailesiyle… Mesela kuzenimi –Aslıhan Abla- birkaç fotoğrafta gördüm sadece. O yine beni bacak kadarken görme şansına erişmiş.

Çok fevkalade bilim kadını olan sevgili arkadaşım (bknz: tübitak) Selda’da babasıyla beraber arabayla Ankara’ya gidecekmiş bir sınav için. Ben de küçük bir emrivaki ile yolculuk için kadroya son onda dahil edildim. Kadir Amca önderliğinde Selda ve ben Cumartesi sabahı 9:00’da İstanbul’dan Ankara’ya olan yolculuğumuza başladık. Kadir Amca’yla o güne kadar kapıdan “merhaba efendim nasılsınız” ile olan kısıtlı muhabbetim yolculuk sırasında bir asker arkadaşı kıvamına erişti. Anlatılan hikayeler ve paylaşılan anılar ile senkronize bir şekilde güle, eğlene Ankara’da buldum kendimi. İlhan Amca’mın “Kızılay’da in taksiye bin Cinnah’a iş yerine gel” şeklinde ki direktifini uygulayarak, Ankara’da ilk kez bir taksiciyle tanışıp o taksicinin takım elbise giyen bir trafik canavarı oluşuna tanıklık ederek Amca’mın iş yerine sağ salim ulaşmayı başardım.

Biraz hoş beş sohbetten sonra Amca’mın 1961 mezunu asker arkadaşlarından birinin akşam misafir olarak geleceğini öğrendim. Sonrasında Amcam’ lara gittik ve bir iki saat “olmayan gelecek planlarım” konu başlığıyla özetlenebilecek bir konuşma trafiğiyle misafirlerimiz geldi. Çok hoş sohbet bir emekli Paşa olan misafirimiz ile yer yer keyifli sohbet tadını yakalayan ben, yer yer de “ulan önümde ne zor bir hayat var” düşüncesinin acısını da yakaladım. İçilen viskiler ve rakılarla beraber kendimi buldum ve bir sonraki kendimi buluşum saat 01:00 itibariyle yatakta oldu. Bu arada günün ilginç olaylarından birisi de Amca’mın misafir arkadaşının, Selda’nın erkek arkadaşının babasının da sınıf arkadaşı olmasıydı. Bu durumda canım arkadaşım Selda’nın erkek arkadaşı olan sevgili sınıf arkadaşım Ali’ciğimin babası, amcam ve misafirinin 1961 yılından sınıf arkadaşı çıkmıştı. Bu cümleyi anlamak için 5 kere okuyup, 5 kere de özetini çıkarmak lazım farkındayım…

Kaldığım odada yatmaya hazırlanırken bir an için üst katta kalan çantamı almayı aklımdan geçirsem de sensörlü alarmların keskin gözlerinden tırstığım için donla yattım.

Pazar sabahının görmeyen saatlerinde Amcam beni dayımlara bıraktı. Dayım ve yengem’ in coşkun sevinçleriyle –ne demekse???- beraber sucuklu yumurta Pazar sabahının akılda kalıcı başlıklarından biriydi. Sonrasında Dayı’mda beni Selda ile buluşacağım yere bıraktı.

Şu an adını hatırlayamadığım bir orduevinin önünde Selda’larla buluşup İstanbul’a olan dönüş yolculuğumuzu başlattık. Kadir Amca’nın kuzeni Metin Abi’ de dönüş yolculuğunda ekibimize katılınca gelirken elde ettiğimiz geyik düzeyi bir o kadar daha yükseldi. Yanılmıyorsam 17 Sene önce bir trafik kazasında gözlerini yitiren Metin Abi’ nin kendisiyle sonsuz barışık olması ve arabayı kullanmak için ciddi ısrarları altında geçen yolculuğumuz, Kadir Amca’nın tüm muhalefetine rağmen verilen sigara molalarıyla yer yer bölünerek geçti.

Şunu bir kez daha gördüm ki İstanbul bu ülkenin en güzel kenti.

PS: Hayatımın en keyifli yolculuklarında bir tanesiydi. En az bunun kadar güzel olan seyahatlerimi deplasmanlı ligde basketbol oynarken takımla beraber yaptığımız minibüs yolculuklarında yaşamıştım.

Salı, Mayıs 02, 2006

It’s a Kinda Magic! – QUEEN


İş Sanat’da 26 Mayıs 2006 tarihinde Queen gösterisi gibi bir şey varmış. “Gibi bir şey” diyorum çünkü ne olduğu belli değil. Biletix’de 66 YTL den biletleri satılan bu etkinlik hakkında doğru düzgün bilgi de bulunmuyor. Brian May’in muhteşem gitar solo’ları Freddie Mercury’in tutkusu ve teatral performans ile kendinizden geçeceksiniz şeklinde saçma bir tanıtım yazısı var. Güzel kardeşim bu gösteriyi almışsın Türkiye’ye getirmişsin hadi sen pazarlamasını bilmiyorsun bari adam gibi bir iki satır tanıt ki insanlar ne olduğunu bilsinler.

Bununla ilgili olarak anlamadığım asıl şey ise biletlerin 66 YTL olması. Freddie Mercury hala yaşıyor olsa ve Queen olarak İstanbul’a gelseler 250 YTL filan olacak herhalde biletler.

Kör Kızın Saçlarını Kim Kesti?


Üsküdar Motor iskelesinde mendil vb satan bir kız var. Tahminimce 24-28 yaşlarında. Bu kör kızımız her sabah bir ağaca sırtını verip bir iki kalem bir şey satmaya çalışıyor. Ağaca sırtını veriyor ama yaslandığını 4 aydır görebilmiş değilim. Sabah sabah acelesi olup kalabalığı yararak gelen birinin altında kalmamayı düşünerek böyle bir önlem almış olsa gerek.

Belli ki bu kızın bir de ailesi var ya da ben öyle sanıyorum. Tutup birisi bu güzel kızın saçlarını –havalar ısındı bakması zor olur mantığıyla – kesmiş. İyi güzel düşünmüşsünüz de belli ki elinize makası alıp kesmişsiniz. O kızcağız kör diye bunu neden yapıyorsunuz? Onun da güzel görünmeye hakkı yok mu?

Anadolu Rock mı? O ne lan!


Özge iş dolayısıyla pek değerli memleketimiz olan Antalya’ya gitti geçenlerde. Benim okuldan kaçıp kızlarla fink attığım (bknz: fink atmak) Antalya’mın sokaklarında gezme imkanı yakalamış ve bana 2 tane t-shirt almış. Ancak bu t-shirtlerden bir tanesi en güzel olmasına rağmen diğeri en adi. Ben bu en adi (olmadı yani) t-shirt’ü İstanbul’da değiştirmek için Jimmy Key mağazasına götürdüm ancak beğendiğim t-shirt’ün aynısını bulamadım ve ben de indirime girmiş olan kışlıkların içinden bir adet kot ceket beğendim ve aldım. Gerçi alırken içinin ve yakasının kürklü olması beni fazlasıyla düşündürdü.

Kot ceketimi aldıktan sonra büyük bir motivasyonla giydim. Ancak aşağıdaki yazılardan birinde de bahsettiğim gibi Bostancı sahile içmeye gittiğimiz gün Murat ve Gürkan arkadaşlarımızın “oğlum bu ceket Anadolu-Rock ceketi lan” şeklinde ki eleştirileri ve muhahaha şeklinde ki ses efektleri ile kot ceketimden soğudum.

Neyse ki eve gelince Richard Marx ve Bryan Adams’ın kot ceketli albüm kapaklarını gördüm kendime geldim. Bu arkadaş olayı çok sakat. Herifler hayattan bile bezdirirler iki dakika da. Dikkatli olmak geyiğe kaptırmamak lazım…..dermişim…

PS: Jimmy Key Türk markasıymış. Şiddetle tavsiye olunur.

Ayrıca en adi kelimesi arkadaş grubumuzda olumsuz bir şey için kullanılır. T-Shirt'e adi demiş değiliz yani.