hayat ve müzik

Kendi kendime hayat ve müzik üzerine konuşuyorum. Allah sonumu hayretsin.

Cuma, Haziran 30, 2006

Okey Dışarı!!!


27 Haziran akşamı bass gitarımı Rıfat Usta’dan almak üzere iş çıkışı planlanmış bir şekilde Murat’la birlikte Tünel’e hareketlenmişken Özge’den bir telefon geldi. Gloria Gaynor konserine fazla bilet varmış gider miyiz? şeklinde bir soru ile karşılaştım. Uzun zamandır görmediğimiz arkadaşlarımız ile görüşme fırsatı olması açısından iyi bir teklifti. Bir afallama, apışma ve karar verememe devresini atlattıktan sonra konsere gitmeye karar verdik. Benim bu kararı vermem Murat’ın gerçek bir Rambo olduğunu da öğrenmeme neden oldu. Rıfat Usta’dan hem kendi gitarını hem de benim bass gitarımı sırtlanıp Kadıköy’e giden bir adamın başka bir şey olması imkan dahilinde değil zaten. Üstelik o bunları yaparken ben Gloria Gaynor gibi okey e dönen bir efsanenin yer yer taş çalarak oynadığı Okey’i izliyordum.

Sonuç itibariyle çoğu şarkıyı idare edecek şekilde (taş çalarak) söyleyen Gaynor bazı yerlerde gerçek zorlamalar yaparak sesiyle geceye imzasını attı. Arkasında ki Soul Band (ben öyle isim koydum) yeterliydi. Tam bir görev adamı olan basçı ve davulcu aksatmadan alt yapıyı verirken trompet, trombon ve saksafon araları süslüyordu. Zenci vokalistlerin desteğiyle keyifli bir gece geçirdik. Heavy Metal Gitarist’i kılıklı gitarcının wah-wah ile soul çalması da enteresandı. Müzikal açıdan inanılmaz bir şey yoktu ancak Every Breath You Take ve Killing Me Softly cover’ları gerçekten keyifliydi.

Açıkhava tıka basa dolu değildi ki zaten buna şaşırmadım. Yer yer muhabbet ederek konseri izledik. 5 parçadan sonra içeri kaçıp geri geldi zaten Gaynor. Güzel resimler de çektik ama henüz elime ulaşmadığı için buraya koyamadım.

Çarşamba, Haziran 14, 2006

Yağmurda sızım sızım sızlar İstanbul

Bu sabah (dün sabah) belli bir rutini yaşama peşinde çıktım evden saat 8:00 gibi E-5 kenarına. Yağmur eşliğinde önümden geçen toplu taşıma araçlarının hepsi her günkü gibi tıka basa doluydu. Üsküdar’a gitmek zor, Üsküdar’a bir belediye otobüsüne binerek gitmek daha da zordu. Yağmur değildi bunu zor yapan “böyle gelmiş böyle gider” bir sistemdi bunu zorlaştıran. Başta bu kente olmak üzere bu ülkeye eziyet eden, her daim sızım sızım sızlayan onca yanlış kaynamış kemikten sadece biriydi toplu taşıma. Yağmur yağınca romatizması azar İstanbul’un tıpkı huysuz bir savaş gazisi gibi. Onca badireler, savaşlar atlatan bu medeniyet çeşnisi şehir, bir tek kendisiyle başa çıkamamıştı. Yarım saat boyunca bir belediye otobüsüne binmek için anlatmanın bile içimden gelmediği çetin bir eleme yaşadım sabah sabah. Neyse ki her yeri tüp geçit inşaatı nedeniyle kazılmış olan Üsküdar’a geldiğimde sessizlik karşıladı beni. Yalancı yaz yağmuru herkesi o kadar seri yapmıştı ki, kimsenin kimseyle konuşacak ya da tartışacak vakti yoktu. Herkes ıslanmadan kendini vapura atma telaşındaydı. Aynı yağmur kışın yağsa kesinlikle böyle olmazdı. Ortada sadece seri atılan adımların ritmik sesi ve birbirine sürten balıkçı teknelerinin kenarlarına bağlanmış eski kamyon tekerlerinin rasgele gıcırtısı vardı. Kısaca Üsküdar her zamankinden sessiz her zamankinden huzurlu eşlik etti bana Üsküdar-Beşiktaş motorlarına varana dek.

Ps: İşe gelince ofis hengamesinin içinde ilk işim Levent Yüksel - İstanbul dinlemek oldu. Sonra Bad Company'den Seal'a oradan Winger'a geçişlerle beraber günü bitirdim.

Çarşamba, Haziran 07, 2006

Gitarın anasını ağlattım senin için


Aslında bu aralar blog’uma yazmak istedim başlıca konu şehir içi ulaşımda karşılaştığım hayvan tipleriydi. Ama Andy Timmons denen pek muhterem gitaristin Cry For You isimli şarkısını dinledikçe hayvanlarla ilgili yazımı ikinci plana attım ve içimden gelen hayvani isteğe kapılarak bu şarkı hakkında bir iki satır yazmak istedim. Cry For You isimli şarkıyı ilk olarak Ibanez’in –yanılmıyorsam- 25. yılı için verdiği özel bir etkinliğe ait video’da izlemiştim. Paul Gilbert, Steve Vai, Simon Philips gibi sevdiğim müzisyenler vardı bu video’da... G3 benzeri bir şey yapmışlardı. Önce kendi şarkılarını ayrı ayrı çalıp sonra hep birlikte bir iki şey çalmışlardı. Bu video’da ilk kez dinlediğim Andy Timmons’ın gitar çalış tekniği ve gitarla kurduğu güzel cümleler, o güne kadar ki favori gitaristlerimi ikinci plana attı. Eğer virtüözlerden ve enstrümantal müzikten hoşlanıyorsanız mutlaka Cry For You’ yu edinin derim.